Pozitif ve negatif duygular “acısıyla tatlısıyla” yaşadığımızı hissettiren, yaşıyor olduğumuzun göstergesi sayılan, bir çeşit “hayat işaretleri”dir. Ama ülkemizde yapılan anketlerde doya doya gülmek, keyif aldığınız bir aktivite yapmak, yeni bir şey öğrenmek, dinlenmiş hissetmek, saygı görmek gibi deneyimlere atıf yaparak “dün bu deneyimi yaşadınız mı?” diye soranlara evet cevabı verenlerin oranı dünyadaki 150’yi aşkın ülke arasında en düşüklerden birisi. Hatta sondan üçüncüyüz.
mutsuzlukBizden sonrakiler Sudan ve Tunus. Belgaldeş ve Sırbistan bize eşit durumda. Neden gülmüyoruz diye bir soru sormak bu şartlarda biraz da abesle iştigal olur. Daha inceleyecek olursak aslında doya doya gülmek farklı bir şey. Yoksa mizah dergilerine bakarak gülmenin neşe değil yapılanların sizde uyandırdığı öfkenin medenice dışa vurumu olduğunu söylüyor uzmanlar. Sosyal medyadaki “orantısız mizah” anlayışı bile bu biçimde açıklanabilir. Biz iyimser insanlarız aslında sözü de sık sık kullanılır.
umutsuzlukAma “yok bir şey” ya da “bize bir şey olmaz” cılığın yaygın olduğu bir kültüre iyimser demek hata olur. Tedirginiz, dertliyiz, kaygılıyız, ama bu bulgularda gözüken, tedirginlik fazlalığından ziyade bir tür sevinç duyamama, keyif alamama, hayatın tadını çıkaramama, arkamıza yaslanıp bir “oh be ne güzel bir an” diyememe, bir başka deyişle pozitif duygularımızda bir tozlanma gibi tanımlanabilir. Kısacası mutsuzlukla yaşıyoruz biz.